19 Nisan 2009 Pazar

Bahar Üşengeçliği:)



Herkes bahar yorgunluğu diye bir şey hayatında bir kez olsun yaşamıştır ya da en azından yaşayan birisinden nasıl olduğunu dinlemiştir sanırım... Bende de bu aralar bahar üşengeçliği diye bir şey var. Açıklayayım...
Mesela önümüzdeki hafta üniversitemizde bir konferans düzenlenecek ve benimde bu konferansta naçizane bir sunum yapmam gerekiyor. Şu an itibariyle sadece 5 tam günüm kalmış olmasına rağmen ben ne yapıyorum? İnternette sörf yapıyorum,gazete okuyorum,kitap okuyorum,olmadı bunlar sıktı diye gezmelere gidiyorum, eve dönünce de bir güzel bol malzemeli kek yapıyorum(detoksa inat), sonra o da yetmemiş gibi mutfakta herbir santimetrekareyi cifleyip ellerimi zımpara kağıdına dönüştürüyorum. Ha tüm bu bahsedilenler arasında konferansa hazırlanmak var mı? Ben farkedemedim ya siz? Sizde farkedemediniz tabii,çünkü -nedense- bir türlü başlayamıyorum. Sebebini dışsal bir faktöre yıkmak şimdilik en sağlıklısı herhalde,evet evet buldum: " Bahar Üşengeçliği" Tüm sebebi bahar... Hava bu kadar güzelken insanın canı bir türlü oturup o sıkıcı makaleleri okuyup, powerpointler yazırlamak istemiyor. Ben işin daha zevkli kısmına odaklanmak istiyorum. Konferans günü akşamı eşimin kuzeninin evlenecek olması, bu düğünden bir kaç gün önce eve akrabalarımızın geleceği ve benim ne ara temizlik ve yemek yapacak olmam,tüm bu hargür arasında konferansa nasıl konsantre olacağım ve de nihayetinde hazırlanabilip-bilememe ihtimallerinden hangisinin gerçekleşeceğini düşünmek... Bu cümlenin sonu gelmeyecek gibi... İşte tüm bunlar sürekli kafamda ve hangisinden başlayacağımı bilmediğim için sanırım çook alakasız başka şeylerle uğraşıyorum... Adını da bahar üşengeçliği koyuyorum, sorumlusu ben değilim yanii.... Evet yazdılarımı okuken benim de içim sıkıldı valla. İyisimi ben cuma günü tüm kadro olarak gittiğimiz Emirgan kahvaltısından bir kaç kare paylaşayım sizinle...

Sabah okula gelir gelmez bizi bekleyen servise atlayıp Emirgan'da aldık soluğu... Bir renk cümbüşü karşıladı bizi tarihi koruda.. Geceden yağan yağmurun izleri olan güzel su damlaları hala duruyordu taze lalerin üzerinde...







Çeşit çeşit laleler vardı Emirgan'da.. Her renkten her türden,mesela bu ağaçta yetişeni,


Bu ters lale ve yanındaki ebruli renkli, yıldız şekilli,


Bir de lale deresi vardı ki, insanın gözü renklere doyuyordu,


Bu huzurlu atmosferden insanın işe dönesi gelmez değil mi...

Ee bunca güzelliği izleyerek yapılan kahvaltıyı da es geçmemek lazım, iftiharla sunuyorum; işte açık büfe sömürüm:) Ve akabinde olmazsa olmaz Türk kahvesi,


Umarım sizin haftanız da keyifli geçer, bide bana dua edin ki şu konferansa hazırlanabileyim...
Mutlulukla kalın...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dediniz ki;