30 Mart 2009 Pazartesi

Baharı Gözlerken...

Geçtiğimiz hafta içinde yaşanan helikopter faciası tüm Türkiyeyi olduğu gibi bizi de derinden sarstı. Hele gazetecinin ekranlarda sürekli yayınlanan son telefon konuşması, unutmak istediğimiz,hatırlamaktan korktuğumuz ölüm gerçeğini bir kez daha başımıza vururcasına hatırlattı bizlere...Ölüm hep yanımızdan geçip giden insanların başına gelecek zannediyoruz değil mi? Sanki biz burada sonsuza kadar kalacakmışız gibi... Televizyonda çıkan,gazetelerde yayınlanan ölüm haberlerini hep göz ucuyla izleyip, "yazık yazık" çektikten sonra işimize geri dönecek ve hep öylece devam edecekmişiz gibi hissediyoruz değil mi? Hiç başımıza gelmeyecek,hep ama hep yanımızdan geçip gidecek sanıyoruz... Yanılıyoruz... Her an başladığımız işleri yarıda bırakıp sonsuzluk alemine gidebiliriz değil mi?İşte tüm bu düşüncelerle sorgularken hayatı, yapmak isteyip de yapamadıklarını, yakalamak isteyip de geç kaldıklarını düşününce insanın göğsünü tarif edilemeyen bir şeyler sıkıştırıyor.

Bunca telaşın, acının, ölümün yanında diriliş günlerine şahit oluyoruz bugünlerde. Duyduğumuz ölüm haberlerinin aksine insanın içini yaşama coşkusuyla dolduran doğanın dirilişi,daha doğrusu diriltilişine şahit oluyoruz. Her yer öyle güzel ki şehrimde...
Hayallere davet eden pembeleri,

unutma beni diye fısıldayan mavileri,


ümit veren beyazları,




kupkuru dallarda nazlı nazlı salınan kırmızıları,


nedense bana boynu bükük gibi gelen sarıları...




Ve de buna eşlik eden mis gibi havaları ile her şey hayat hayat diye sesleniyor ayrı köşelerden...

Bunca güzelliğin büyüsüne,onların diriliş coşkusuna kapılmamak elde değil. Bu güzel mevsimde ölüm haberleri insanın içinde -hani derler ya- kekremsi bir tad bırakıyor... Her şeye rağmen,bu baş döndürücülüklerin tam ortasında bize sadece dualarla O'na seslenmek,O'na sığınmak kalıyor...Hayatı hayat gibi yaşayıp,O'nun istekleri doğrultusunda şekillendirip, ötelere vardığında da tertemiz bir yürekle "Sana geldim" diyebilenlerden olmak duasıyla... Hem kendimiz, hem de en sonki kazada O'na yürüyenler için...

Mutlu günler...

26 Mart 2009 Perşembe

Akdeniz Salata

Gecenin geç bir vaktinde midesi kazınanlar için birebir bir salata, ayrıca kahvaltı menülerinde de hoş bir alternatif olabilir.


Malzemeler:
1 havuç (rendeleyin)
1 domates (irice doğrayın)
1 yeşil biber (irice capraz doğrayın)
4 yaprak marul (iri doğrayın)
Mor lahana (rendeleyin)
Turp (alacalı soyup rendeleyin)
Yarım demet maydanoz (yapraklarını kopararak ekleyin)

Sosu için:
2 diş sarmısak
1 limonun suyu
3 yemek kaşığı zeytinyağı

Üzerine:
Küp küp kesilmiş peynir
Dilediğiniz kadar zeytin

Tüm malzemeleri ayrı ayrı tabağa yerleştirip üstüne sosu gezdirin. Sarmısak salataya inanılmaz yakışıyor, tavsiye ederim:)



Afiyetle...

25 Mart 2009 Çarşamba

Portakallı Bomba Pastası (Orange Bomb Cake)



Evet kızlaaar!
Merakla beklenen "ev yapımı bomba" tarifini nihayet yazabildim. Korkmayın, (kalorileri saymazsak:) zararsızdır, soon derece lezzetli ve hafif bir pastadır. Şimdiden afiyet olsun...

Malzemeler
1 adet pandispanya
1 çay bardağı dövülmüş fındık
1 çay bardağı damla çikolata
1 paket krem şanti
3 adet portakal
1/2 su bardağı süt
1 paket krema

Yapılışı
-Önce soğuk süt ile krem şantiyi çırpın.
-Kremayı da ilave edip tekrar çırpın,kıvamını bulunca buzdolabında bekletin.
-Pandispanyayı ortadan ikiye bölün, bir parçasını alıp küp şeker büyüklüğünde doğrayın
-İçine kremayı katın.
-Doğradığınız pandispanya fındık ,damla çikolata ilave edin.
-Portakalları soyup bölmeden daire şeklinde kesin.
-Büyük yuvarlak bir cam kaseye streç folyo serin, daire şeklindeki portakalları dizin, kalan boşluklara damla çikolata yada nar taneleri koyun. (Ben portakallı draje çikolata kullandım)
-Hazırladığınız kremalı harcı koyun.
-Üzerine pandispanyanın kalan parçasını koyun, üzerine kürdan ya da bıçakla delikler açarak yarım su bardağı sütle ıslatın.
-Eğer pandispanya kullandığınız kaseye büyük geldiyse tam kasenin ağzı kadar pandispanyanızı kesin, kekin kurumaması için kaseyi folyoyla tamamen sarın.
-Buzdolabında en az 4 saat bekletin.
-Yeterince soğuduğunda düz bir tabağa ters çevirerek servis edin.

Neşeli günler!...

20 Mart 2009 Cuma

Officemates' Menu:)



Bu ara menü postları coştu arkadaşlar:) Bu sofra ofisteki arkadaşlarla öğle yemeği menümüzdü. Ofisimizde bir de Litvanyalı arkadaşımız olduğu için biraz geleneksel şeyler yapmaya çalıştım, Osmanlı mutfağı hesabı yani:) Resimde sofranın henüz hazırlık aşaması halinde çekildi, o yüzden çatal-bıçaklar yok idare edin. Gelelim menümüze...

-Kıymalı yoğurtlu börek

-Zeytinyağlı sarma

-Mantarımsı Kurabiye

-Esra'nın mercimek köftesi

-Cevizli tahinli çörek Çiçek Fırın'dan(itiraf etmeliyim ki nerdeyse böreğimden çok beğenildi:)



Zeytinyağlı Barbunya
(Esra'nın "keşke ilk önce bununla başlasaymışım harika olmuş" demesi çok hoştu:)



Tavuklu Rus Salatası



Orange Bomb Cake (Tarifi yakında)



Dear My officemates Daiva,Esra and Princess Yasmin;)

You made me feel honoured by hosting you! I really had a wonderful time... Thanks for this gorgeous day, it made a fresh and cheerful start for the weekend! I look forward to having the next "day" with you like this:)

Love you all!...

19 Mart 2009 Perşembe

Mutlu ve Katmerli Poğaça


Geçen pazar günkü brunch menümün -bence- en zor tarifi buydu, çünkü ilk defa denediğim bir tarifti. Çeşitli sitelerde daha önceden sık sık görüp tadını merak ediyordum, en sonunda pazar sabahı bir çılgınlık yapıp başladım hamur yoğurmaya:) İlk defa bu kadar uzun süre hamurla oynadım diyebilirim, ayrıca ilk defa hamur açtım:) Her yaz annemler bahçelerde ağaç gölgelerine yayılıp mis gibi ev yufkası pişirirler ve de yüzlerce hamuru incecik tül gibi açarlar. Şimdiye kadarki tek hamur açma tecrübem onları izlemek olmuştu açıkçası:) Neyseki bu pazarki hamur açma sınavını su böreği ustası halamdan tam not alarak geçtim sanırım;) Milföy gibi kat kat,poğaça hamuru olduğu için yumuşacık ve de mayalı olduğu için kocaman puf puf oldular:) Onlar piştikçe fırının karşısında ben mutlu oldum, benim poğaçalara çocuk gibi sevindiğimi gören tatlı balık da bana bol bol güldü:)

Malzemeler;
  • 1 su bardağı süt
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 yumurta (akı içine, sarısı üstüne)
  • 20 gr yaşmaya (veya 1 yemek kaşığı kurumaya)
  • 2 çay kaşığı tuz
  • 2 çay kaşığı tozşeker
  • Aldığı kadar un (yaklaşık 3,5 su bardağı kadar)
Arasına;
  • 75 gr tereyağ (oda sıcaklığında yumuşatılmış)
  • 100 gr beyaz peynir ile maydanoz veya dereotu
Yapılışı;
  • Mayayı çok az ılık suyla eritin
  • Ilık süt, sıvıyağ, tuz, şeker, yumurta akı ve un ile ele yapışmayacak yumuşaklıkta hamur yapın
  • Mayalanmasını beklemeden 8 parçaya ayırın ve her parçayı tabak büyüklüğünde açıp, üzerine yumuşak tereyağından ince bir tabaka halinde sürün. Hamurları üstüste dizerek, her parçada bu işlemi tekrarlayın. En üsttekine yağ sürmeyin.
  • Üstüste dizilmiş hamurları fazla ezmeden yavaş yavaş 60-70 cm çapına gelinceye kadar büyütün.
  • Sigara böreği sarar gibi kesip, arasına peynirli karışımı koyarak sarın.
  • 30-40 dakika mayalandırıp, üzerine yumurta sarısı sürün
  • 180 derecede üzerleri kızarana kadar pişirin.

Afiyet olsun:)

16 Mart 2009 Pazartesi

Neşeli Brunch







































Yaşasın artık benim de sitemde bir menü post'um oldu!!! Diye gereksiz bir sevinme sebebi bulabilirim kendime:) Ama asıl sevinme sebebim çok kıymetli küçük halam ve eniştemi uzun zamandan sonra tekrar ağırlamış olmam:)) Kuzenim Mustafa Abi ve Meloş yengemin ortama kattığı neşe ve pozitif enerji eşliğinde güzel bir brunch oldu. Tatlı balık ev sahipliğini üstlendi ve küçük kız da mutfak-masa arasında mekik dokudu. Günün en favori esprisi ise yemekteyiz programının etkisiyle sık sık tekrarlanan "her şey çok güzel ama ev sahibesini hiç göremiyoruz" sözü oldu:) Her şey çok güzeldi,tarifler yakında!!

Şimdilik menümüzde olanlara bir bakalım;
-Başlangıç olarak şehriyeli tavuk çorbası
-Peynirli katmer poğaça ve mor lahana salatası
























-Kıymalı börek


-Zeytinyağlı Brüksel lahanası



-Zeytinyağlı yaprak sarması


-Mayonezli tavuk salatası























Elmali çilekli muffin


-Tiramisu


Tarifler çook yakında, esen kalın!!...

9 Mart 2009 Pazartesi

Mantarımsı Kurabiye







































Bu görmüş olduğunuz kurabiyenin tarifi, şeker arkadaşım Selma'dan un kurabiyesi olarak pişirilmek üzere alındı. Ancak hamurun iyi kıvam tutması ve de şeklinin artistik olmasını istemem sebebiyle son dakikada mantar kurabiyeye dönüştüler. Gerçekten yapımı çok pratik ve de malzemeleri her evde her zaman bulunabilecek cinsten. Ve tadı... Hani ısırınca ağızda dağılan türden yiyeceklere kıyır kıyır derler ya... Aynen öyle işte... Hadi deneyin kızlaaaar! :)

Malzemeler;
250 gr oda ısısında tereyağı
1 çay bardağı pudra şekeri
1 su bardağı iri dövülmüş fındık
1 paket vanilya
Yarım paket kabartma tozu
Alabildiği kadar un (ben 4 su bardağı kullandım)

Üzeri için;
1 çorba kaşığı pudra şekeri
1 çorba kaşığı tarçın

Yapılışı;
Önce pudra şekeri,fındık,vanilya,kabartma tozu ve unu geniş bir kapta iyice karıştırın. Ardından oda ısısındaki tereyağını bu karışıma güzelce yedirin. Un kulak memesi kıvamına gelinceye kadar yoğurun. Bu işlem biraz uzun sürebilir,genelde tüm margarinle yoğurulan hamurlar biraz vakit alır sabırla yoğurun:) Ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak elinizle yuvarlayın. Eğer siz de benim gibi mantar şekli vermek istiyorsanız bir kaba bir kaşık kakao koyun ve yüksük büyüklüğünde bir cismi önce kakaoya sonra yavaşca hamura bastırarak izini çıkarın. Isıyı 180 dereceye ayarlayın. Önceden 5 dakika ısıtılmış fırına verip 20 dakika kadar pişirin. Çıkarınca üstüne karıştırılmış tarçın ve pudra şekerini ekerek servis edin. Hepsi bu kadar :)








































Efendim herkese iyi haftalar, sağlıklı günler diliyorum... Sevgiyle kalın!!!

3 Mart 2009 Salı

Bir Reklam ve Bir Özür:)


Dün akşam yayınladığım kurabiye resmini bizzat kendim çektim ancak kurabiyenin ismini yazdığım halde hazır olduğunu belirtmeyi unutmuşum. Adı Hanımeller Kurabiyem olan hanımeller serisinin XL ebattaki yeni ürünü gerçekten çok lezzetli ve ev yapımını aratmayacak cinsten. Aslında Türkiye kanallarında bugünlerde reklamı döndüğü için marka belirtmeye gerek görmemiştim ama yurtdışındaki okurlar doğal olarak ben yaptım sanmışlar. Hüsnü zanları için teşekkür ediyoruz. Ve sebep olduğumuz yanlış anlaşılma için de öncelikle Acemi Şef'ten özür diliyoruz:) Esen kalın...

2 Mart 2009 Pazartesi

Bir Keşif: Hanımeller XL :)


İkindi vakti ofiste hafiften acıkınca ya da akşam çayın yanına canınız şekerli bir şeyler çektiğinde afiyetle yiyebileceğiniz yeni bir bisküvi:) İri parçalı çikolatalı ve bütün fındıklı versiyonları siz değerli okuyucular için denenmiş ve afiyetle ilk seferde bitirilmiştir. Şu an ben bu satırları yazarken bile tazeliğinin göstergesi olan "kıtır kıtır" sesleri eşliğinde, tatlı balık sonuncu bisküviyi yemektedir:))

Önemli Şeyler

Çoğumuz günlük hayatta beslenme denge ve düzenimize dikkat etmeden özensizce yaşıyoruz. İşte yurtdışında saygın bir hastanenin vücutta kansere sebep olabilecek şeylerle alakalı önemli tespit ve uyarıları... Okuduktan sonra bir çok alışkanlığınızdan vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz...
JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER RAPORU

1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.

2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.

3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.

4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.

5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.

6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.

7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar ve zarar verir.

8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.

9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.

10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.

11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister. Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine neden olur.

13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.

14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.

15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.

16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.

KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:

a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.

b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.

c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri, büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.

d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C'de yok olurlar.

e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.


JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ

1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız.

2) Dondurucuya su şişesi koymayınız.

3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız.

4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadır. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur. Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı. Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga fırınlarda ısıtmamamız gerektiğini söyledi. Bu özellikle de yağlı yiyecekler için geçerli. (İngilizce metndeki fat sözcüğünün gerçek anlamı hayvansal yağdır.) Söylediğine göre yağ, yüksek sıcaklık ve plastik kombinasyonu dioksinin gıdaya geçmesine ve sonunda vücudumuzun hücrelerine ulaşmasına neden olmaktadır. Bunun yerine kendisi yemekleri ısıtmak için Corning Ware, Pyrex gibi cam kaplar veya seramik kaplar kullanılmasını tavsiye etmektedir. Yani hazır yemek ve çorbalar ısıtılmadan önce ambalajından çıkarılıp uygun kaplara konulmalıdır. Kağıt uygundur, ama kağıdın içinde de ne olduğu bilinmemektedir. Sıcaklığa dayanıklı cam kap kullanmak daha güvenlidir. Kendisi yakın bir zamanda fast food restoranlarının plastik köpük kaplardan kağıt kaplara döndüğünü de hatırlattı. Nedenlerden bir dioksin sorunuydu. Kendisi plastik ambalaj malzemesi ile örtülmüş yiyeceklerin mikrodalga fırında pişirilmesinin aynı derecede sakıncalı olduğunu da söyledi. Yiyecekler radyasyona maruz kalıp ısınıca, yüksek sıcaklıkta plastiğin içindeki zehirli toksinler eriyip yiyeceklerin üstüne damlamaktadır. Yiyecekler plastik yerine kağıt havlu ile örtülebilir.
Sağlıcakla!

1 Mart 2009 Pazar

Çaylı Kek


Kapitalizmin doğum günü kutlarken illa da gösterişli pastalar almak, mum üflemek gibi dayatmalarına karşın dün mütevazı bir sofra ile kutladık tatlı balığımın doğum gününü.. Hediyesi bir çift süslü kol düğmesi idi. Bugün de ilk defa çaylı keki denedim, doğum günü pastası niyetine:)



Malzemeler:
  • 4 yumurta
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • Yarım su bardağı süt
  • 2 su bardağı şeker
  • Yarım su bardağı demli çay
  • 1 çay bardağı hindistan cevizi
  • 1 çay bardağı fındık/ceviz
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 1 çorba kaşığı kakao
  • 2.5 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu/vanilya

Piştikten sonra üstünü ıslatmak için:
  • 1 su bardağı demli çay

Hazırlanışı:
  • Tüm sıvı malzemeleri iyice çırpın
  • Diğer malzemeleri ekleyin, iyice karıştırın
  • 180 derece fırında 45 dakika kadar pişirin
  • Piştikten sonra 10 dakika dinlendirip üstünü çay ile ıslatın
Afiyet olsun..
Sevgiyle kalın!